Darüşşafaka Lisesi öğrencilerimiz Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında 7 aralık cumartesi günü yapılan etkinliğe katıldı. İstanbul Liseleri Felsefe Kulüpleri Platformu’nun (İLFKP), İnsan Hakları konulu etkinliğine Özel Hisar Lisesi ev sahipliği yaptı. Ana teması “Eğitim Hakkı” olan etkinliğin açılış konuşmasını Türkiye Felsefe Kulübü Başkanı İoanna Kuçuradi yaptı. Açılış konuşmasının ardından oturumlar gerçekleştirildi.
Oturum Başlıkları
- Bugünkü eğitimi sürdürmek mümkün mü? Eğitimin geleceği var mı? Olası senaryolar…
Bugünkü eğitimi hangi açıdan tanımlıyoruz? Bugünkü eğitimin insan hedefi nedir?
Bu insan anlayışı ile eğitim sistemi uyuşuyor mu? Gerçekte herhangi bir eğitim anlayışının meşruiyeti için hangi kriterler kullanılmalıdır. Buna göre oluşturulacak yeni insan anlayışı bugünkü eğitim sistemini pozitivist paradigmasından çıkmasını gerektirmeyecek mi? O halde bugünkü eğitim hangi koşullarda ve ne kadar sürdürülebilir? - Eğitim Ütopyaları ve Alternatif Okullar
Bu eğitimde eğitim ütopyaları tartışılacaktır. En iyi toplum ve en iyi eğitim sistemi anlayışları farklı tarihsel dönemlerde nasıl hayal edilmiştir? Bu ikisinin arasındaki ilişkiler nelerdir? Tartışma, mevcut alternatif okullar ve öğretim yöntemlerinden örnekler verilerek yürütülecektir. - İdeoloji ve Eğitim
Ne için, kim için eğitim? Bireyin ulaşmak istediği amaç ile eğitimin toplumsal amacı örtüşebilir mi? İdeolojiler eğitimi nasıl belirliyor. İdeolojiden arındırılmış bir eğitim sistemi mümkün müdür? Bunun olumlu ve olumsuz yanları ne olabilir? Çözüm yolları nelerdir? - Sınavla neyi ölçebiliriz?
Bir şeyi ölçtüğümüzden nasıl emin olabiliriz? Ölçüm araçlarımız ne kadar geçerli araçlar, hedeflenen sonuçları bize sağlıyorlar mı? - Eğitim toplumu değiştirebilir mi?
Toplumsal değişim için, insan hakları sorunlarının görülmesi ve çözüm yollarında eğitimin bir misyonu olabilir mi, nasıl? Eğitim yoluyla başarılmış hedef örnekleri var mı? Örneğin köy enstitüleri, Rusya da Politeknik - Ekoloji ve Eğitim Hakkı
Gezegenimizin 4,5 milyar yıllık tarihinin yanında modern insanın bundan yaklaşık 10.000 yıl geriye uzanan geçmişi nedir ki? Koca bir ömürde nabzın bir kerecik atışı, çölde bir kum tanesi, okyanusta bir damla adeta… Oysa şuncacık zamanda gezegende neredeyse ayak basılmadık yer bırakmayan insanoğlu, özellikle son yüzyılda hızla gelişen teknolojinin de verdiği güven duygusuyla kendisini çoktan doğanın hâkimi ilan etti bile. Bu iflah olmaz kibir karsısında doğanın cevabı pek fazla gecikmedi doğrusu: Artık büyük bir hızla iklimler değişmekte, buzullar erimekte, türler yok olmakta, besin ve su kaynakları tükenmekte… Bilim insanları yayınladıkları raporlarda kıyamet alametlerini bir bir ortaya koyarken, Greta Thunberg ve arkadaşları gezegenin geleceğinin “yok oluş”una isyan ederek devletlere hemen şimdi etkin politikalar üretme çağrısı yapıyorlar. Peki bu mücadelede eğitimin toplumların doğa ve ekoloji bilincinin gelişmesindeki rolü ne olmalı? Nasıl bir eğitim, bundan yaklaşık iki yüzyıl önce Alexander von Humboldt’un büyük bir hayranlık ve heyecanla bizlere aktardığı o eşsiz biyolojik çeşitliliği algılamamızı, doğa anlayışımızı tekrar gözden geçirmemizi ve yok oluşa karşı etkin stratejiler geliştirmemizi sağlayabilir?